AŞKINA TİRYAKİ

 

Dertlerime sırnaşsam sıyrılıpta kendimden

Desem tenine  yandığımdan dardır vakitler

İçim heveslerimi istihdam ediyorken

Savunma hatlarıma mevziler

Ve mayın tarlaları döşüyorum…

 

Arzularını soluklarından nakşediyorsun

İçimde  bir başka  ben

İçimde kaynayan her dem

İçimde filizlensin istediğim

Aşkına tiryaki tutkulu semazen

Yanıyoruz sen ve ben…

 

Ben dalları yapraklarından soyut

Kökleri Levh-i Mahfuz’a uzayan

Gövdem pare pare

Arzularından kara kara meyveler  veren

Merhem diye kanayan yaralarına sunan

Ardıç ağacıyım

Dalıma budarım yokluğunda kendimi…

 

Yaban sözcüklerim kadar yabancıyım

Bel ki de  en çok kendime

Hasat  vermemiş toprağımdan tek buğday

Hasatı talan olmuş vakitlerime

Peşinen dağılmıştır aklımda ki aşiyan

Aklım ki aklıma oyunlar oynarken…

 

Şimdi;

Durduk yerde kendime yeminler peydah ettim

Sözüm dönülmezin başlangıcı

Tanımadım seni

kendimi ve aşkı

biz kimdik..

Hayat  dediğinse benim için

ölüm kadar ani..

Neresinden  gitsek yolcuyduk

Eceldir kalbimin sızlayan yanı…

 

adem efiloğlu

 

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required