SÜRUR KAPISI
Küstüğüm kelimeleri şiir yaptıran sen
Eksik kalan besteyi çalan benim izinsiz
Farkındasın belki de…
Umarım değilsindir
Sözdeki gizemin kadar söylenmediksin
Ne güzel
Ne kötü
Anlarsan ne naif bir tevafuk…
Oysa ne kadar çok isterdim duymayı hayatı
Yalanlarını
Sevdama dair
Bazen belki öfkeni…
Hayatcasına
Hep derim öteden beri
Koşmalı dalgalara doğru inadına inadına…
Yürüyemediğim güneşe inat yaşanmalısın
Gün gelir
Davalarını bitiren olurum
Hesap kesimi kolay olur olsa olsa…
söylememe gerek yok
Hayat sana karşılıksız atadı sözcüklerimi
Görmediğin infazları yaşadım senin adına
Tek sorun
Boş ver
Ölürsem bile kime ne fayda…
Tek ortak noktamız öksüzlüğümüz/ yetimliğimiz…
Söyleniyorum
Hayalet bedenimi çekiştirip duruyor dertler
Sorgusuz ve izinsiz
Bir de gözlerin tabii
Söylemeden geçemeyeceğim
İnsanlığın kadar kocaman…
Duydum ki güneşini boğmaya kalkmışlar
O sırada ölmüşüm
Ama yetiştim
İzin vermem korkma
Aslında sen
İşin özü
Şu koca âlemde
Sessizce atılmış imzamsın…
Yazamadığım şiirleri sana adadım
Kır dök savur kelimelerimi umutlarına
Hatta sen
Duyma beni
En azından ver dostluğunu bana
Giremezsem gönül haremine selam olsun
Farzet ki adım vefa tanış olalım
Yine eskisi gibi
Gülümse sadece bana…
Yazamadığım şiirler de kıyı köşe
Biraz da giz ayır bana
Aha bak ezdiğin ayak izlerin tam şuramda, bağrımda
At çığlıklarını bir kez olsun rahatla
Kendin için ağla ara sıra
Düzelt pusulanı be kadın
Önce konuş sonra sus yine insanca
Hak ettiğin gibi yani
Damla Damla…
Âdem Efiloğlu