KÖYÜMDE BAHAR

 

Yazması al işlemeli kızlar geçiyor aklımdan.

Rüzgârın duvarları delerken çıkardığı ıslık.

Düğünleri heyecana çeviren davulun sesi,

Ve zurnacının zılgıtında inleyen nağmelerde,

Köylülerin hep birlikte çektiği halaylar.

Sonra,

Bereketi ellerinden fışkıran insanların,

Gülüşlerine korkmadan saklanışım…

 

Sabahı mandaların feryatlarında karşılardık.

Akşamdan hazırlanan yalları koyardık önlerine.

Çimenlerin yeşillenip,

Ekinlerin yeni yeni boy verdiği zamanlarda,

“Güneş üstünüze doğarsa bereket kaçar” derdi dedem.

Dedemin kahkahaları süslerdi sabahları,

Bir “deli oğlan” derdi herkes üstüne düşerdi bana dedi” diye

Ama içten içe biliyordum,

Dedem en çok beni severdi.(Ruhu Şad Olsun)

Sobada pişmiş ekmeğin, taze tereyağının,

Ve az önce folluktan aldığımız yumurtanın kokusunda,

Sanki biri kovalıyor gibi,

Koştura koştura yapardık kahvaltıları.

Çok mutlu  olduğumuz zamanlarda…

 

Derelerin damarlarında koştururdu alabalıklar.

Bu kadar çok olduklarına şaşırma.

Şehirlere kaçmıştı kalabalıklar.

Gürgen ağaçlarının fıstıklarında demlenirdi dudaklarımız.

Dalların salınışında yüklenirdik onca hüznü.

Yapraklarını büyüten ağaçları severdik.

Ayaklarımıza takılan taşlara bile bakmadan,

Boğaların boyunduruklarında,

Toprağı işlerdi sabanlar…

 

Yüce dağların çözülürdü karları,

Bir arının kovanı tutuşur,

Karıncalar istilaya başlardı.

Boz ayılar uykudan kalkar,

Ceylanların ürkekliği uyanırdı dağlarda.

Sis çöken tepelerin yalnızlığından,

Özleme çalan hikâyeler aşırır,

Masallar tutuştururduk mehtaba…

 

Güneş alır başını giderdi tepelerin üzerinden,

Ucu sonsuz gökyüzünde mavileşirdi bulutlar.

İçli bir kavalın sesinde meleşirdi kuzular.

Usuldan bir türkü yankılanırdı dağlarda.

Bir ağıtın içinde sessizce ağlardık.

Toprak renkten renge girer,

Bulutlardan hüzün yağardı.

Susardım,

Dudağım kurur,

İçime özlem dolar,

Gizli gizli ağlardım…

 

 

Âdem Efiloğlu

07 Nisan 2025

Saat: 14.45

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required