EYLÜLNAME
Yüzünde ki gölgeler,
Özleme yaslanıyor.
Kararıyor gözlerinin beyazı,
Dudaklarına bir sessizlik vuruyor,
Hatıralar geçip gidiyor ellerinden,
Yapraklar uçuşup giderken saçlarından,
EYLÜL’e tutuşuyor bütün şiirler,
Eylül diyorum EYLÜL,
Hatırladıkça,
Bir kaç gözyaşı düşüyor gözlerimden
Ey yalnızlık
Hani inkâr etsen sözcüklerimi
Bulutlar nemlenir toprak küstü diye
Varlığını inkâra yönelir düşünceler
Bilinçaltı yalnızlığına öykündükçe
Zaman bizi nifak eker
Zehrolur düşünceler…
Ben düştükçe toprağa
Korkarım karıncanın yüceliğinden
Bu âlem kendi denklemine alaycı değil mi zaten
Gözünde perdeler
Nasıl son bulur hayat kendiliğinden…
Her isyan önce kendinde başlar
Ve ayrılıklarda gizlidir acının şifresi
Dilerim ki kendim gibi bilsem de seni
Yıldızlarımla baş başa bıraktığın beni
Demedim mi her isyan ayrılıklarla başlar
Önce fikirler
Sonra bedenler
Ve sessizce yırtılır resimler…
Ey yalnızlık
Senin nefesin kadar sokulmadı şiirler bile bana
Kimseler giymedi senin gibi elbisemi
Kimse soramadı bu denli yüreğimi
Seninle hıfzetmedik mi biz yıldızların gizemini
Dünyanın kibrini intikamlarını hırsını
Sildim…
Ey yalnızlık
Haydi, çırılçıplak gir koynuma
Beni hiç kimse senin kadar sahiplenmemişken…
Âdem Efiloğlu
Şiirin hikayesi: Ölümü düşün, seni musallaya koydular, İmam efendi sordu, merhumu nasıl bilirdiniz…