EĞİLMEM
Şu vefasız âlemde, yeri gelir kanarım,
Yaramı iğne iplik, dikenlere eğilmem,
Boşuna güvenmişiz, ben hep ona yanarım,
Ansızın hayalleri, yıkanlara eğilmem.
Aldanmak bir kereydi, ikincisi bir hata,
Ne gerek vardı sanki mesnetsiz nasihate,
Bizde yok belki ama yürekle çıktık kata
Başkasının sırtında, çıkanlara eğilmem.
Ben sözümün eriyim, tükürdüm mü yalamam,
Verdiğim hiçbir sözden, bir an geri kalamam,
Yine zorda kalsam da, pes ederek yılamam,
Boş bulunca meydanı, sıkanlara eğilmem.
Her sohbetin içine, feraseti bulayan,
Tertemiz coğrafyamda, kirli hava soluyan,
Dişlerini gösterip, ulu orta uluyan,
Hırlayıp turlayarak, çokanlara eğilmem.
Alıştım satılmaya, ruhumda neşter izi,
Dost görünen zevatın, garabet tutar yüzü,
Karanlığı sevenler, nerden bilir gündüzü,
Gönlümün çemberinden, çıkanlara eğilmem.
Kimisi haddi aşar, tahtımı ortak sanır,
Sözümü hiçe sayar, başkasına inanır,
Bozulan ittifaklar, hangi suda yıkanır,
Atlas kumaşla kefen, dikenlere eğilmem.
Çilenin her türüne, göğsümü gere gere,
Satılmaz onurumla, set olup dura dura,
Haklıysam yumruğumu, masaya vura vura,
Ağzı burnu anason, kokanlara eğilmem.
Bir tek Hakkın huzuru, Âdemin secdegâhı,
Herkes gibi bilirim, sevabı ve günahı,
Onun verdiği nefesi aydınlatır sabahı,
Renklere bin bir nifak, sokanlara eğilmem.
Âdem Efiloğlu