YORULDUM
Omuzuma yüklenen bu çile nerede var
Yıllar yılı mizansen dolaşmaktan yoruldum
Sabır sabır bendimde ne sur kaldı ne duvar
Elimde mavi boncuk dağıtmaktan yoruldum
Herkesin derdi benle ağlayana gül benim
Yeşermemiş yaprağın tutunduğu dal benim
Hem avare , biçare bu ucube hâl benim
Dertlerime kurşunlar dökünmekten yoruldum
Bir çiçek bahçesiymiş çileler elimizde
Kökünden arı soktu yaralar dilimizde
Dağıt dağıt tükendi koku yok gülümüzde
Şu fakir hanemizi tüketmekten yoruldum
O duymayan kulaklar bir gün beni duyarsa
Bir kerecik kendini ben yerine koyarsa
Ölüm gelip çatmadan mezarımı oyarsa
Son nefesi vermeden gömülmekten yoruldum
Günler geçip gidiyor bu ömür girdabında
Kimisi günah dolu kimisi sevabında
Kimsenin gözü yoktur ibadet mabedinde
İnsanı çekemeyen insancıktan yoruldum
Gelip geçen kervanlar yamacımda durmadı
Kuyuya düştümse de su içen bulunmadı
Bu karanlık dünyamda bir mum yakan olmadı
Kibriti boş yerine taşımaktan yoruldum
Kimlere ellerimi uzattımsa kol gitti
Klinik dava oldum dağ gibiydim hal gitti
Hedefi ıskaladım ona çıkan yol gitti
Sırtımda ki kamburu kaşımaktan yoruldum
Çıkarların uğruna dostluk payesi güttün
Azıcık kollanmasan ilk virajda çark ettin
Sana kucak açana ilk tekmeyi sen attın
Hallerini görmeye koşuşmaktan yoruldum
Ara sıra kendimle ben böyle hallenirim
Kimselere söz etmez kalemle dillenirim
Şimdi ateşim ama birazdan küllenirim
Bunları söyleteni konuşmaktan yoruldum
Adem Efiloğlu