RUHUNUN ÜZERİNİ MUHABBETİMLE ÖRT ÜŞÜMESİN
Gülüşün hayatın anlamını inşa ediyordu
Aşk yüreğimin rıhtımına çıkarma yapmadan önce
Hasretin kefenini giyiyordu mısralar…
Oysa
Dudaklarımızdan çıkan her kelimede
Yağmur olup aşk yağıyordu biçemsiz sözcüklere bile…
Hoyrat bir çığlığın içinde mahkum ağlıyorduk
Nefesimizi çıkarsak Nesiminin derisini hatırlatıyorlar
Yüreğimde kalabalık bir nisan
Hani bazen kalabalıktan da korkar insan
Bu yüzden
Gözlerimizi kuyulara hapsediyoruz Yusuf’tan bu yana
Üzerimize umutlar ağlıyor…
Bu kadim şehir yüzyıllardır yalnız
Hızırın ayakseslerinde aksıyor kaldırımlar
Yorgun serçeler uçuşuyor avuçlarımda
Dudaklarımda tükenen bir ömür
Çocukların çığlıklarında
Yirmi üç nisandan geçiyoruz
Hani emsalsiz dünyanın çocuklarının bayramından…
Gitmeler başka sevdiğim
Cümlelerin bıraktığı tuvalde
Vakti saati olmazmış sevmelerin
Nerede eksikse şikayetlerimiz
Orada bir merhem olur zaman
Az bekle
Yüreğime gökkuşağını dolduruyorum…
Kahvenin telvesine dökülürken gözlerin
Biraz daha cesaret kucaklıyor şiirlerim
Sen yeter ki Nuh ol şiirlerime
Gözyaşlarım yağmurlarıyla yürütür seni
Yedi denizi takarım kanatların
Güvercinlerin gagalarında bir umut olur
Zeytin zeytin
Sonra el ayak çekilir gecelerden
Ruhunun üzerini muhabbetimle ört üşümesin…
Adem Efiloğlu