RUHUNU RUHUMA ÜFLE
Beş bin yıldız düşen gözlerinde
Derinde ağlıyor neyzen
Dağıtma saçlarını
Rüzgâr
Yılkı atlarının yelelerinde
Destanımızı yazıyor…
Ellerimle sevmediğim vakitlerden geçtim
Şikâyet değildir ayrılıklar
Kavuşmanın adımlarını koşturuyor peşin sıra
Peşin sıra ağlıyor kırlangıçlar
Vuslatının tahtında…
Dört yanı kalabalık caddelerden geçip
Balıklı göl kenarında tutuştu parmaklarım
Derim ki
Sokaklarını arşınlayacağız şehirlerin
Şehirlerin tarih kokan izlerine
Ellerin ellerime kelepçe…
Ruhun diyorum
Şu anda bizden habersiz bedbin
Yakala ben gelmeden önce
Gel iki yakası bir araya gelmeyen İstanbul’da
Ruhunu ruhuma üfle
Ben her defasında gözlerine düşeyim
Sen her defasında ellerime…
Yağmur damlalarına aldırma sakın
Bırak ıslatsın bizi olabildiğince
Varsın fırtınaya tutulsun çığlıklarımız
Hatırlasana
Bütün caddelerden geçen arabalar
Bize yabancı…
Saçlarında biriken özlemin
Yüksek topuklarına
Adımlar sayacağız
Gökyüzüne ulaşmak için
Nefesini hohlayacak zaman
Nefesim kulaklarında yanarken
Rüzgar yalayacak saçlarını uçlarından
Bir balkonun tahtırevanında…
Nasılda titrer dudakların
Ellerin buz tutarken akşama
Kalbinde aşk temaşası
Aslında duygularının en belirgin nidası
Al yanaklarda
Tutuşup giderken…
Ah sevgili
Zaman bizi çağırıyor
Aç kollarını
Ben geldim…
Âdem Efiloğlu