KIRK ÜÇ
Bütün kuşların özgürlük diye havalandığı anda
Denize düşen gölgeme baktım sessizce
Balıklar kuyruk çırptılar cennete
Kırk üç derken dudaklarım
Azrail’le düet yaptı yiğitçe
Bir dalganın ardına saklandı feryat
Köpükler dağıldı yaşamın ortasına
Yedi düvel hazır ve nazır gözyaşlarına
Derin hatıraları fırlattı
Az ötede bir balıkçı
Kurşuni anılar ağır ağır süzüldü denize
Yol üstü hayaller biriktirerek
Kendine çıkan sokaklardan geçmeye çalıştım
İçime sığmayan hezeyanlarım
Kum olup aktılar ciğerime
Köhnemiş lambalarda parlarken solgun yanaklarım
Kimseyi incitmeden
Haykırdım geceye
Kırk üç…
Mevlevi bir bakışa tevazu eder gibi
Üzerime devrilen kapılardan geçtim
Derviş gönlümün sarsıntılarıyla
Tespih yapıp saydım zamanı
Her sıradan gün
Sabahlara uyanan her gece
Tamı tamına kırk üç…
Saklanırken kendinden bile
Mutluluklarımızı ezberledi her cümle
Gri renklere belenen saçlarıma
Hatıralar ısmarlarken geçmişten
Geleceği meçhul anılara
Sarsıldı içimde ki bilmece
Sıradan geliyor yaşamak
İçimde mercan kayalıklarını kaplarken hüzün
Yetim çocuklar gibi ağlamakta türküler
El ele tutuşuyor ruhumla bedenim
Dağlara verdik sırtımızı
Zor geçitleri aştım yalınayak
Zirveye ulaştıkça gülümsedi kainat
Bu yüzden
Miadı dolmuş hevesler bile
Ölümü beklemekteyken
İnadına
Yusuf’u çıkardım kuyudan
Ferhat ile türküler söyledim
Ellerimle tuttum ruhumun güneşini
Bir ışık olurken sabaha
İyi ki doğdum…
Kırk üç kere
Maşallah…
Âdem Efiloğlu
Not: 43 Yaş onuruma