KAMBURLAŞAN ADIMLAR
Emanet çocukluğumdan kalan yarım düşlerim
Sızlanmalar sokak başlarında yalnız
Uğrunda zamana harcadığım vakit deler sinemi
Aldırma gitsin…
Bütün kırgınlıklarım heybemde zaten
Sırtımda ağır bir yük kamburlaşan adımlarım
Ve zaten kaç zamandır
Varlığım hasret
Yokluğuna
-için için yanıyor susku’larım-
Ayaz vurdu bu şehrin kaldırım taşlarını
Omzuma gaipten kimsesizlik çöktü
Daldı gözlerim muradsız hayallere
Kendime sorduğum yangın cümleler
Hangi yana düşerken acemi
-Kadere yazılan kısmetlerde yabancılığım-
Nedir beni diyar diyar savuran
İçim sensizliği kusuyor varlığında bile
Bir parmak bal çaldım acılarımın üzerine
Kapansın devrilen cümlelerdeki bütün kalabalıklar
Vursunlar atları soysuz namlunun ucunda kör kurşun
Tutuşsun ellerim sensizliği her unuttuğumda
Nasıl yanar yürek vefasız açılan kapıların ardına
Beynime sırnaşıyor yokluğunun her günü
Bakamıyor gözlerim seni yazdığım resimlerine bile
Her şişenin dibinde sarhoş oldu hayaller
Ellerim bağrıma saplandı sustum
Ağladım belki hissetmeden göz kapaklarım
Vurdum kendimi geçsin üstümden sıra sıra dağlar
Astım duygularımı darağaçlarına
Özlüyorum diyorum
Yalan mı
Yalansan
Yalancıyım kendime bile…
adem efiloğlu