HAMUŞ 1

 

 

Sûfiyem;

Bin kere vurulsam

Beyaz tebeşirlerle çizerler

Düştüğüm yeri…

Aç artık gözlerini:

Yıkıldığım kelimelerden inşa ettim bütün şiirleri…

 

Sûfiyem;

Çenesi düşmüş haberlere kaçıyor gözlerim

Üzerinde önlüğü eskimiş bir işçi

Bazen masumiyetinin baharında kadın

Hiç hiçine ölüyor…

İşte o anda

Yeni fark ediyorum gözlerimin rengini

Kızıldan griye dönerken

Hayatın ilkbaharında

Üzerime kokusu siniyor

Gazete kupürlerinin…

Sonra

Utangaç yanaklarımda uyanıyor sabahlar…

 

Sûfiyem;

Gözlerimde böğürtlen yazı,

Parmaklarım sonbahar,

Dudaklarım geçmişinden içmiştir ayazı.

Saçlarımda infazsız fırtınalar.

Ama hep bildim kendimi

Yanaklarıma yakışmadı kırmızı

Tanıdım çatlamış aynalarda bu talihsiz avazı…

Kelimelere susup sessizce

Öpüşmeyi bilmeyen şiirleri özgürlüğüme astım…

 

Sûfiyem;

Adımlarımı Âdem’den öğrendiğimi

Söylemedim hiç kimseye

Havva’ya koşarken düşe kalka

Kalbimizi çalan hırsızı sevdik

Gönlümüzün aşk yakarışlarında

Magma olup   yüreğime aktı Havva…

O kadar çok sevdim ki

Üstüne bastığın yolları kirleten kuşlara küstüm…

 

Sûfiyem;

Evrenin kayıp kelimelerinde

Sağır kulaklarıma şerh düşer sözcükler

Bilemezsin

Koynuna yakın bir coğrafyada

İsmine üşüşen kelimeler

Tutuksuz yargılar beni

Hep derim zordur diye

Sessizliği dinlemek

Sessizliği konuşmak,

Sessizliğe kavuşmak…

Görüyor musun

Yüreği tenha bakışlarımda, hayatı esir ediyor dudaklarım…

 

Sûfiyem;

Bilirsen ya ateş ya gül bahçesi olur

Göğsümün orta yeri…

Görebilene

Cehennem de oradadır

Cennet de orada

Cehennem   oradadır

Cennet de  orada…

Göremiyorsan sus artık

Uykularımı bari uyandırma…

 

Âdem Efiloğlu

Yorum Yapın

All fields marked with an asterisk (*) are required