GÖLGESİYLE DANS EDEN SESSİZLİĞİN AYAK İZLERİ

 

Leke düşmemiş karların üzerine ağlar çocukluğumuz

Gölgesiyle dans eden sessizliğin ayak izlerine

Sır düşürür mahremine beyazın

Uzak ihtimallerde hatırı kalır aşkın

Eteklerine uğultularını toplar ağlayışlar

Esiri olurum anıların

 

Oysa insan; kaderinin hâkimiydi yaptıklarıyla

Cezaları infaz edilirken peşin peşin

Tek  taraflı  vurgunlar  yemişti ayrılık

Ve  solgun bir ümide tutulmuştu şiirler

Tutkularına  tutuklu kaldığım  anlardan

 

Ruhumun resmini çizerken karanlık

Her kalıba bürünen delik deşik kadavram

Severken öldüğümün ispatıdır

Sussam hatırı kalır şiirlerin

Ruhuma indirdiği darbelerde saçılır gözyaşım

Ya konuşsam …!

Nasıl ağırlaşır kelimeler

Koca bir yaşamı parçalara ayırırken sen

Öğün şimdi sevdası intihara koşan gıkı çıkmayacak eserinle

 

Gökyüzüne  bir  tebessüm çiz

Aç şemsiyeni ıslanmasın acılar

Kâinat bu aşkın yasını yüzyıllık ayinlerle ansa da

Karnını doyuran bebek mutluluğu takın yüzüne

Kederli bir tomurcuğun içine sığınıp

Sürüklenirken yanaklarımdan

 

Nereden başlasak çığlık çığlığa

Bir imdat sedası yankılanır ruhumda

Kendine asi

Kendine kalabalık

Ve kendinden vazgeçmekse aşk

Vazgeçtim kendimden

 

Gece

Karanlık

Barut kokusu

Parmaklar tetikle halvette

Uyan diyorum adam

Uyan be…

 

Âdem Efiloğlu

 

Leave A Comment

All fields marked with an asterisk (*) are required